02 Mayıs Perşembe 2024
2 yıl önce

Diyarbakır Anneleri’nden İmamoğlu’na: "Bu çadıra gelmesi için yürek lazım"

Çocuklarının terör örgütü PKK tarafından alıkonulduğu gerekçesiyle Diyarbakır HDP İl Başkanlığı önünde evlat nöbeti tutan ailelerin kararlı bekleyişi devam ediyor. Aileler, Diyarbakır'a ziyarete gelen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na tepki gösterdi. Sabah'ta yer alan habere göre, İmamoğlu, Elazığ'dan Diyarbakır'a gelirken aracıyla evlat nöbetinin sürdüğü bölgenin yakınından geçmesine rağmen ailelere ziyarette bulunmadı. "BU ÇADIRA GELMESİ İÇİN YÜREK LAZIM" Ekrem İmamoğlu'na tepki gösteren annelerden Ayşegül Biçer, "Bu çadıra gelmesi için yürek lazım" diyerek eleştirdiği İmamoğlu'nun HDP ve CHP'den izin alamadan anneleri ziyaret edemeyeceğini söyledi. "HDP ÇEKİNCESİ ONU BURAYA GETİRMEDİ" Eylemi başlatan annelerden biri olan ve iki yıl sonra oğlu Mustafa'ya kavuşan anne Ayşegül Biçer, "Anneler için gerçekten üzülüp açıklama yapan siyasiler, bu kente geldiğinde bize destek ziyaretinde bulunuyor. Ama ne yazık ki; hem CHP, hem İYİ parti anneleri görmezden gelmeye devam ediyor. Her açıklamalarında, 'HDP ile ortak değiliz' diyen CHP, konu anneler olunca da üç maymunu oynuyor. İmamoğlu'nun Diyarbakır gezisi bunu bir daha ortaya koydu. HDP, çekincesi İmamoğlu'nu buraya getirmedi" diye konuştu. "HDP KORKUSUNDAN MI GELEMİYORSUNUZ" 4 yıl önce kaçırılan oğlu Bayram için eylemini sürdüren Ayten Elhaman ise, Ekrem İmamoğlu'nun ikinci kez geldiği Diyarbakır'da annelerle bir araya gelemediğini belirterek, "Onlar HDP'den izin alamadığı için yanımıza gelemiyor. İmamoğlu'nun eşi Dilek hanımda bir anne. En azından Dilek hanım gelip buradaki anneleri dinleyip destek verebilirdi" dedi. Oğlu Özkan için eylem yapan Süleyman Aydın da, İmamoğlu'nun Diyarbakır ziyaretini eleştirerek, "Bizden bu kadar mı korkuyorlar, buraya gelmekten çekiniyorlar. Yoksa HDP korkusu mu onları buraya getirmiyor. Bu sorularıma İmamoğlu'ndan cevap bekliyorum" ifadelerini kullandı. HDP GENEL BAŞKANI İLE SERGİYE KATILDI Diyarbakır ziyareti kapsamında Ticaret ve Sanayi Odası'nın ev sahipliğinde iş adamları ile bir araya gelen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ressam Ahmet Güneştekin tarihi Keçi Burcu'nda "Hafıza Odası" sergisine HDP Genel Başkanı Mithat Sancar ile birlikte katıldı. İmamoğlu, eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte esnafı da ziyaret etti.

2 yıl önce

Diyarbakır annelerinden çocuklarına "teslim ol" çağrısı

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin, 3 Eylül 2019'da başlattığı evlat nöbeti 790'ıncı gününde sürüyor. Ellerinde çocuklarının fotoğrafı ile bekleyişini sürdüren annelerden Ayten Elhaman, oğlu Bayram'dan 4 yıldır haber alamadığını söyledi. Evlatlarının ellerinden alındığını ifade eden Elhaman, "Doğru yoldayız. Evladımızı kaybettiğimiz yerde arıyoruz. Oğlum Bayram gel, burada güçlü devletimiz var. Kaçıp, gelin." dedi. Hakkari'nin Şemdinli ilçesinden Diyarbakır'a gelerek, 6 yıl önce 16 yaşında dağa kaçırılan oğlu Roşhat için eylem yapan Necibe Çiftçi de çocuğuna kavuşmak istediğini belirtti. Çiftçi, "İçimiz yanıyor, içimiz parçalanıyor. Duygularımız çocuklarımızla beraber. Çocuklarımız rüyalarımıza giriyor." diye konuştu. Oğluna seslenen Çiftçi, "Oğlum Roşhat ya öleceksin ya da döneceksin, yeter artık dön." ifadesini kullandı.

2 yıl önce

TBMM Başkanı Şentop, Diyarbakır annelerini ziyaret etti

Şentop'un açıklamalarından satır başları şu şekilde: Daha önce de teröre karşı farklı ülkelerde eylemler olmuştur. Fakat buradaki eylem kararlılığı ve doğallığı itibariyle hepsinden farklı ve güçlü bir eylem. Onun neticesinde evlatlarına kavuşan aileler oldu. Burada anlatılanlar çok üzücü şeyler. Buradaki annelerin iddialarına göre siyasi partilerin, bu tür konularda, evlatların annelerinden kopartılması, dağa gönderilmesi, terör örgütüne iletilmesi konusunda aracılık ettiğine dair iddialar çok vahim iddialardır. Ve şahit oldukları somut olayları da anlattılar. Bu konuda herkesin kim olursa olsun, daha önce ne yapmış olursa olsun bu evlatların ailelerine kavuşması için elinden gelen gayreti göstermesi lazım. Ben bu konuda devletimizin başta cumhurbaşkanımız olmak üzere hepimizin buradaki annelerin ayanında olduğumuzu, annelerin evlatlarına kavuşturmanın dünyada yapılacak en büyük, en önemli iş olduğunu düşünüyoruz. Elimizden gelen gayretle her zaman onların yanındayız. Kısa bir anayasa bilgisi olan kişinin benim o söylediğimle hükümet, yürütmeyi kastettiğim belli fakat Meclis'le, Meclis'in itibariyla ilişkilendirilmesini doğrusu ben bir espri olmasını ümit ediyorum. 'LÜTFÜ TÜRKKAN'A TEPKİ Yoksa daha kötü şeyler düşüneceğim kavrayışla ilgili. Fakat burada ifade edeyim. Bingöl'de yaşanan olay büyük, üzücü bir olay. Bizi kahretmiştir. Bingöl'de yaşanan olayın, bir milletvekili tarafından vatandaşa hakaret edilmesi son derece vahim. Zaman zaman TBMM'de bulunan milletvekillerinin kendisini seçen vatandaşla temasında bazen olumsuz, hoşunuza gitmeyen davranışlar, sözler olmuştur ama bu derecede vahim, açık, galiz bir hakaretin, küfrün bir milletvekili tarafından vatandaşa dile getirilmesi çok vahimdir. 'SÜRECİ TAKİP EDİYORUZ' Bununla ilgili olarak süreci takipe diyoruz. Ben dün şehit ailelerinden gelenler oldu, arayanlar oluyor sürekli. Sonuç itibariyle bir hukuk sistemimiz var, kanunlarımız var, mevzuatımız var. Bu çerçevede gereken neyse yapılacaktır. Hukuki süreçler devam ediyor. NE OLMUŞTU? Lütfü Türkkan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, Bingöl'de esnafı ziyaret ettiği sırada tepkisini gösteren şehit yakını Tahir Gümren'e küfretmişti. Tartışmaların ardından özür dilemek zorunda kalan Lütfü Türkkan, Meral Akşener'in talebiyle İYİ Parti Grup Başkanvekilliği görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.

2 yıl önce

Diyarbakır anneleri PKK'ya tepki yürüyüşü düzenledi: Pervin Buldan'ın kızı Avrupa'da geziyor, benim kızım dağda

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin, 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi 801'inci gününde sürüyor. Evlat nöbetinde 800 günü geride bırakan aileler, teröre karşı, "Büyük buluşma" adıyla yürüyüş düzenledi. HDP İl Başkanlığı binası önünde başlayan ve Turgut Özal Bulvarı'nda devam eden yürüyüşte aileler, ellerinde Türk bayrağı, çocuklarının fotoğrafı ile "Artık yeter, düşün yakamızdan", "Kürt-Türk kardeştir, HDP kalleştir", "Türkiye nöbette" yazılı dövizler taşıdı. "Türk-Kürt kardeştir, HDP kalleştir", "Şehitler ölmez, vatan bölünmez", "Hepimiz askeriz, PKK'ya yeteriz", "Annelerin isyanı PKK'yı yenecek" sloganlarının atıldığı yürüyüş, HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde sona erdi. Yürüyüşe Van, Muş Şırnak ve Hakkari'de dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan aileler ile Türkiye'nin birçok ilinden gelen evlatları dağa kaçırılan anne ve babalar, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve vatandaşlar da destek verdi. "BİZ EVLATLARIMIZI Oğlu Bayram için eylem yapan anne Ayten Elhaman, yaptığı açıklamada, evlatları için eylem yaptıklarını söyledi. Evlatlarını PKK için büyütmediklerini dile getiren Elhaman, şöyle konuştu: "Kız ve erkek çocuk fark etmeksizin 9-10 yaşındaki çocukları acımadan annelerin kucağından alıp dağlarda, taşlarda süründürüyorlar, öldürüyorlar. Biz evlatlarımızı istiyoruz. HDP'nin iç yüzünü artık bütün Türkiye görsün, bütün dünya duysun. HDP, PKK çocuklarımızın katili, çocuk hırsızı." Elhaman, ilk günden bu yana kendilerine desteklerini esirgemeyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya teşekkür etti. Evladına teslim olma çağırısında bulunan Elhaman, "Lütfen gelin Türkiye Devleti'mize, kolluk ve jandarma kuvvetlerimize teslim olun, korkmayın." ifadelerini kullandı. “KÜRTLERİN YÜREĞİNİ ONLAR YAKTI" Oğlu Mehmet için gelen Sariye Tokay da Kürtçe, terör örgütü PKK'nın uzun yıllardır Kürtlerin, asker ve polis annelerinin ciğerini yaktığını belirtti. "Evlatlarımız için mücadele ediyoruz. buradan kalkmayacağız" diyen Tokay, "Hani insan hakları, hani çocuk hakları. Hiçbir gün Kürtleri temsil etmediler. 'Kürtleri temsil ediyoruz.' diyorlar, ben de Kürt değil miyim, yalan söylüyorlar. Kürtlerin yüreğini onlar yaktı." dedi. Oğlu Rojhat için eylem yapan Necibe Çiftçi de çocuğuna kavuşmak istediğini belirtti. HDP ve PKK'ya tepki gösteren Çiftçi, "Allah'ın izniyle bu HDP ve PKK çökertilecek." ifadesini kullandı. Oğluna seslenen Çiftçi, "Oğlum geri dön. 33 oğlumuz dağdan gelip teslim oldu. Yeter artık dağdaki tüm evlatlara sesleniyorum. Geri dönün, artık orası sizin yeriniz değil." diye konuştu. “TÜRKİYE HDP'NİN İÇ YÜZÜNÜ GÖRSÜN" Oğlu Ramazan için eylem yapan anne Mevlüde Üçdağ, evlat nöbetinde 800 günü geride bıraktıklarını söyledi. 6 yıldır evladının kokusuna hasret kaldığını, evlatlarına kavuşan ailelerin yaşadığı mutluğu kendisinin de yaşamak istediğini dile getiren Üçdağ, "Dağda tek bir evlat kalmayana kadar gitmeyeceğiz. Çünkü biz burada evlatlarımızın yolunu gözlüyoruz. Hiçbir şekilde gitmeyeceğiz. Tüm Türkiye HDP'nin iç yüzünü görsün çünkü oğlum HDP tarafından kandırıldı gitti. Oğlum, seni koklamak istiyorum. Gel ne olursun sesime ses ver." diye konuştu. “PERVİN BULDAN SENİN KIZIN AVRUPA'DA GEZİYOR" Kızı Zübeyde için oturma eylemi yapan Esmer Koç, evladına kavuşana kadar eyleme devam edeceğini vurguladı. Kızından 8 yıldır haber alamadığını aktaran Koç, "Kızım HDP'liler tarafından kaçırılarak terör örgütü PKK'ya verildi. 800 gündür evlat nöbetini tutuyorum. HDP ve PKK' dan evladımı istiyorum. Artık yeter versinler evlatlarımızı." dedi. Kızı kaçırıldığında ayağından ameliyatlı olduğunu dile getiren Koç, "HDP'ye sesleniyorum. Pervin Buldan senin kızın Avrupa'da geziyor. Benim kızım dağda, taşta, toprakta geziyor. Lanet olsun size." sözlerine yer verdi.

2 yıl önce

Diyarbakır Anneleri helallik bekliyor

Bir süredir CHP'nin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu'nun şahinleşen siyasetini izliyoruz, elbette siyasetin şahinleşmesine dair birçok ülkeden alınan örnekleri kendi bünyesinde biriktiriyor Kılıçdaroğlu, orası net. Lakin bunu yaparken, örnek aldığı şahin kanatların farklı siyasetlerde nelere dair şahinlik gösterdiklerinden habersiz bir siyasal tavır sergiliyor. Çok değil daha birkaç gün önce "Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum. Geçmişte partimizin hataları oldu. Geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle, farklı hayat tarzlarının temsilcileriyle buluşmaya başlayacağım" cümlelerini kurdu ve sonrasında helalleşeceği bazı kesimleri tek tek saydı. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ardından ise Selahattin Demirtaş da helalleşme propagandasına ortaklık etti ve "sözümüz olsun, biz de kendi hatalarımızla yüzleşecek ve hep birlikte helalleşeceğiz" cümlelerini sarf etti. Demek oluyor ki, helalleşme bir yumuşak siyaset haline geliyor ve arzu politikasına dönüştürülüyor. Evlat nöbetindekiler bekliyor Kelimenin entomolojisine bakıldığı takdirde helal kavramının İslami bir ontolojisi olduğu görülür ve İslam açısından haram kılınmayanların helal olduğu sonucuna varılır. Dini, siyasete alet etmeme konusunda mangalda kül bırakmayan sayın Kılıçdaroğlu'nun, topluma yaklaşabilmek için yola çıktığı kavramın İslam ontolojili olması da elbette ayrı bir tartışma konusu ama bu helalleşme adımının azami bir oportünizme evirileceği de daha şimdiden kendisini belli ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşme misyonunu üstlenerek giyindiği derviş postu ile asıl helalleşmesi gerektiği kesimleri hatırlamasının ise faydalı olduğunu düşünenler arasındayım, çünkü helalleşme önce "hakkın teslim edilmesiyle" ilgilidir. Bu epistemolojik başlangıçtan yola çıkarak tarihsel açından 2000 yılı sonrasından başlasak dahi sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşmesi gerekenlerin ilk sırasında Diyarbakır Anneleri olduğunu iddia etmek doğru bir başlangıç olacaktır. Sadece Diyarbakır Anneleri değil, ülkenin birçok ilinde evlat nöbetinde olan ailelerden tek tek helallik alması gerekmektedir. Tam üç yıldır, "Evlatlarımızı HDP, PKK'ya teslim etti" diyerek feryat eden annelerin haykırışlarına rağmen HDP'ye "dostlarımız" diye hitap eden Kılıçdaroğlu'nun helalliği nereden başlatacağı açıktır. Sadece Diyarbakır'da değil Muş, Van, Hakkari ve Şırnak'ta, HDP'yi protesto ederek evlatlarını isteyen ailelerden tek tek helallik istemeli ve onların yanında PKK'ya lanet etmelidir. Kaset komplosu unutulmasın Kendi partisinin hataları veya günahları varken ve daha bu hatalarla yüzleşme ve helalleşme süreci başlatmamışken, HDP'ye "dostlarımız" diyerek HDP'nin hatalarına da ortak olan Kılıçdaroğlu, bu kadar yanlışı nasıl telafi edecek doğrusu merak edilmektedir. Mesela sayın Kılıçdaroğlu, Yasin Börü'nün katledilmesinde rol oynayan HDP'nin günahına ortak mıdır, Yasin Börü'nün ailesinden de helallik isteyecek midir ya da hendek olaylarında şehit edilen güvenlik güçlerimizin ailelerinden de helallik isteyebilecek midir? Yine dostlarından biri olan İyi partili Lütfü Türkkan'ın şehit ailesine ettiği küfrün günahına ortak olacak ve şehit ailesinden helallik isteyecek midir? Bunların yanında Kılıçdaroğlu "geçmişte partimizin de hataları oldu" ifadesini kullanırken süreç belirtmemektedir. Ayrıca bütün hataların geçmişe yüklenilmesi söz konusuyken meselenin Atatürk'e kadar gideceği bir aşamaya gelindiğinin de farkında değildir. Kılıçdaroğlu, helalleşmede Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü nerede konumlandıracağını netleştirmelidir. Hataların Gazi döneminde başladığını veya devam ettiğini ifade ettiği takdirde Gazi Mustafa Kemal'i, CHP'nin tarihinden silme çabasına girişmiş görünecektir. Sonraki süreçlere atfedilecek "parti hataları" ise ya İnönü ya Ecevit ya da Baykal dönemine ait olacaktır. Hangi liderin nasıl hatalar işlediği ve bu hataların nasıl telafi edileceği ise açık değildir. CHP'nin geçmiş liderlerini zan altında bırakarak yürütülecek siyaset CHP seçmenine yapılabilecek en büyük hakarettir. Bu adımıyla Kılıçdaroğlu, CHP geçmişinde yeni bir meşruluk sorunu ortaya çıkaracak ve kurucu kadroyu da "günah keçisi" ilan edebilecektir. Tezkereye hayır diyen Kılıçdaroğlu, Mehmetçiklerden helallik isteyecek midir? Yada 15 Temmuz'u tiyatro olarak isimlendiren, kontrollü darbe imalarında bulunan ve darbe girişimini kahve içerek izleyen Kılıçdaroğlu, Erol Olçak'lardan ve diğer şehit ailelerinden helallik isteyecek midir? Bir nesli yetiştiren öğretmenler için "AK partiye oy veren öğretmen değildir" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, öğretmenlerden helallik isteyecek midir? Yıllarca devletin bekası için eğitim alan ve sonra da bürokraside yer edinen vali, kaymakam gibi statüler için "Militan valiler, uzman çavuşlar, kaymakamlar var" diyen Kılıçdaroğlu, hangi kaymakam ya da validen helallik isteyecektir? Sayın Kılıçdaroğlu, "Hâkimler savcılar alçak kurulu", "Yalakadan sanatçı olmaz" ve "İktidar olduğumuz ertesi gün bütün yandaş medyayı kapatacağız" cümleleri için hukukçulardan, sanatçılardan ve gazetecilerden de helallik isteyecek mi? Yıllardır AKM için demediğini bırakmayan ve sanatçılara sahip çıkmak gerekir diyen Kılıçdaroğlu, sanatçıları yalakalıkla suçladıktan sonra sırf politik arzu uğruna nasıl bir helalleşme süreci başlatacaktır, anlamış değiliz. Sadece bunlar da değil, kendi partisinde hala görevde olan Feyza Altun gibi nefret söylemi pompalayan isimlerle mi helallik serüvenini başlatacak? PKK'nın tehdit ettiği akademisyenlerden ve şehit edilen öğretmenlerin ailelerinden de helallik isteyecek mi? Böyle bir girişimde "tezkereye neden hayır dedin" sorusuna karşılık hangi helallikten bahsedebilir? Birkaç yıl önce "aile bakanı birilerinin önüne yatmış vaziyette" cümlesinin sarf ettiği için Aile eski bakanı sayın Sema Ramazanoğlu'ndan da helallik isteyecek mi? Tüm bunlarla birlikte yıllardır kaybettiği seçimlerden dolayı CHP seçmeninden de helallik isteyecek mi acaba? Elbette sadece CHP seçmeninden değil bir dönem krize sebep olan kaset olayı sonrası bir gazetecinin "Genel başkan olmaya aday mısınız" sorusuna "Hayır, hayır, öyle bir şey söz konusu değil" cevabını verdikten sonra aday olarak CHP Genel Başkanı olan sayın Kılıçdaroğlu, arkasına hiç bakmadan yalnız bıraktığı Deniz Baykal'dan ve ailesinden helallik dileyecek mi? Sicili temiz değil Anlaşıldığı kadarıyla sayın Kılıçdaroğlu'nun yöntemi "ölüm hak, miras helal" söylemi ile birlikte geçmişin unutulup dünya malı ile ilgilenmeye yönelik bir tavırdır. Asıl mesele, ölenleri gömmek ve onların mirası üzerinden inşa edilecek bir iktidar pazarlığıdır. Kılıçdaroğlu, CHP'nin günahlarını geçmiş yöneticilerin üzerine yıkarak onları unutturma ve kendisi de, Ebedi Şef ve Milli Şef ikileminden sonra bir Demokrat Şef diyalektiğine aday olma yolunda yalpalı adımlarla ilerliyor. Toplumsal hafızayı bir kenara bırakarak, kendisi adına helal gıda fuarı açan Kılıçdaroğlu, sözde iyi niyetle yanlışı meşru kılmanın yollarını arıyor. Şu bilinmektedir ki sayın Kılıçdarolu'nun helallik sicili temiz değil ve helalleşmede problem var. Çünkü Kılıçdaroğlu helalleşme kavramını bizzat din ile tüketiyor ve tüketimini teşvik ediyor. Helalleşme ruhsatı almadan ve etik denge gözetmeden meseleleri mubah kılma çabasına girişiyor. Hâlbuki helalleşmede vefa, değer bilirlik ve hakkı teslim etmek vardır. Suçlanan, karalanan, düşmanlaştırılan ve daha kötülerinin reva görüldüğü birilerinden tam da seçim sürecinde helallik isteme girişiminin faydacı bir yanı yok mudur? "Bizim de işimiz görülsün" mantığı özelde CHP'ye ve Kılıçdaroğlu'na genelde ise Millet İttifakı'na ve liderlerine yakışan tutumdur. CHP'nin şu anki kadrosu, hatalar yapan geçmiş CHP'nin kadrosunun devamıdır, önce hatalı olanların ayıklanması gerekmez midir? Buradan da anlaşılıyor ki "helallik" meselesi CHP için hesap işidir, gönül işi değil...

2 yıl önce

Diyarbakır anneleri engelli çocuklarıyla dağa kaçırılan evlatları için mücadele ediyor

Diyarbakır annelerinin dağa kaçırılan çocuklarına kavuşmak için HDP İl Başkanlığı binası önündeki oturma eylemi 816'ncı günde kararlılıkla devam ediyor. Ellerinde çocuklarının fotoğrafıyla bekleyişlerini sürdüren anneler, evlatlarını terörün pençesinden kurtarıncaya kadar eylemi sürdürmekte kararlı. Annelerden Pınar Biçer ve Ayten Elhamam, her sabah engelli çocuklarıyla HDP İl Başkanlığı binası önüne gelerek eylemi gün kararıncaya kadar sürdürüyor. Eylem çadırında dağa kaçırılan ve hasret kaldıkları çocuklarının yolunu gözleyen anneler, bir yandan da zihinsel engelli çocuklarıyla ilgileniyor. "ÇOK ZOR GÜNLER GEÇİYORUZ" Van'dan gelen Pınar Biçer, 6 yıl önce 18 yaşındayken Adana'dan kandırılarak dağa kaçırılan kızı Gülcan için evlat nöbetinde yer aldığını belirterek, kızının HDP tarafından terör örgütü PKK'ya teslim edildiğini söyledi. Kızı kandırılarak dağa götürüldükten sonra hastalandığını, rahatsızlığına rağmen 26 yaşındaki zihinsel engelli kızı Mihriban ile eyleme katıldığını kaydeden Biçer, kar kış demeden eylemi sürdürdüklerini dile getirdi. Mihriban'ın da kız kardeşini kurtarmak için eylemde yer aldığını ifade eden Biçer, şöyle konuştu: "Zihinsel engelli kızım, sabah uyanır uyanmaz, 'Çadıra gidelim, Gülcan'ın fotoğrafını göreceğim.' diyor. Kız kardeşi için sürekli dua ediyor. Sürekli bize 'Kardeşim ne zaman gelecek?' diye soruyor. Kızım Gülcan, ablan engelli, ben de hastayım. Çok zor günler geçiriyoruz. Ablan senin için sürekli dua ediyor. Seni sayıklıyor. Kızım neredeysen sesimizi duy, gel." "SÜREKLİ KIZ KARDEŞİNİ SAYIKLIYOR" Baba Necmettin Biçer de kızının dağa kaçırılmasından sonra eşinin de rahatsızlandığını, hasta eşi ve engelli kızıyla eylemi sürdürdüklerini anlattı. Eşinin, engelli kızını evde yalnız bırakamadığını, bu nedenle eyleme birlikte geldiklerini belirten Biçer, şunları dile getirdi: "Çok zorluk çekiyorum. Dağa kaçırılan kızımın yanımızda olması gerekiyordu. Annesi ve ablası hasta. Engelli kızım, sürekli kız kardeşini sayıklıyor. 'Kardeşim gelmeden burada ayrılmayacağım, sen öldüğünde kim bana bakacak baba?' diyor. O kadar özlüyor ki sürekli dua ediyor. 'Bugün dua ettim, Gülcan kardeşim gelecek. Rüyamda kardeşimin geldiğini gördüm baba.' diyor. Ne olursa olsun buradan ayrılmayacağız. Çocuklarımız için eylemi sonuna kadar sürdüreceğiz." DOWN SENDROMLU OĞLUYLA NÖBETTE Anne Ayten Elhamam da 7 yaşındaki down sendromlu oğlu Ömer ile 4 yıl önce kandırılarak dağa kaçırılan evladı Bayram'a kavuşmak için eylemini sürdürüyor. Çok zorluk yaşadıklarını ifade eden Elhamam, çocuğunu haftanın belirli günlerinde devletin yardımıyla özel okula gönderdiğini söyledi. Ömer'i okula gitmediği günlerde evde kimse olmadığı için mecburen kendisiyle eylem yerine getirdiğini anlatan Elhamam, "Dağa kaçırılan oğlum, engelli kardeşine çok düşkündü. Ne suçumuz vardı, evlatlarımızdan ne istediler? 4 yıldır evladıma, kokusuna hasret kaldım. Engelli çocuğumla burada bekliyorum." ifadelerini kullandı. Ömer'in evde ağabeyinin fotoğraflarını görünce dönmesi için dua ettiğini dile getiren Elhamam, hem Ömer ile ilgilendiğini hem de evlat mücadelesi verdiğini kaydetti. Elhamam, "O zalimlerin elinden inşallah evladımı kurtaracağım. Onların hiç mi vicdanı yok? Evlatlarımızı versinler." dedi.

2 yıl önce

Diyarbakır annelerinden çocuklarına "teslim ol" çağrısı: “Ne olur geri dön”

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin, 3 Eylül 2019'da başlattığı evlat nöbeti 818'inci gününde sürüyor. İzmir'den 7 yıl önce 19 yaşında kandırılarak dağa götürülen oğlu Abdulkadir için Tekirdağ'dan gelerek eylem yapan Esmer Kaman, çocuğunu almadan HDP il binası önünden ayrılmayacağını söyledi. 7 yıldır görmediği ve hiçbir haber alamadığı oğluna hasret kaldığını belirten Kaman, "Kadir oğlum bu yağmurda, çamurda, soğukta buradayım, seni bekliyorum. Ne olur geri dön. Senin yurdun, yerin burası. Babanla, kardeşinle seni bekliyorum. Burada seni bekleyeceğim." dedi. Kızı Zübeyde için oturma eylemi yapan Esmer Koç ise tek isteğinin çocuğuna kavuşmak olduğunu belirtti. Kızından 8 yıldır haber alamadığını dile getiren Koç, "Kızım yaşıyor mu yaşamıyor mu bilmiyorum." ifadesini kullandı. Koç, kızına seslenerek, "Kızım gel, teslim ol. Orası senin yerin değil. Senin yerin benim yanımdır." diye konuştu.

2 yıl önce

Son Dakika… Diyarbakır annelerinin oturma eylemine bir aile daha katıldı

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin, 3 Eylül 2019'da başlattığı evlat nöbeti 821. gününde devam ediyor. Tunceli'de 1994'te 19 yaşındayken kandırılarak dağa götürülen oğlu Veysel için kente anne Fatma Türkan Güngör de oturma eylemine dahil oldu. Güngör, gazetecilere yaptığı açıklamada, oğlunu zor şartlarda büyüttüğünü ancak kandırılarak dağa götürüldüğünü söyledi. Evladının Tunceli'de işçi olarak çalıştığını, "çarşıya gidiyorum" diye evden ayrıldığını ve bir daha dönmediğini belirten Güngör, şöyle dedi: "Veysel, buraya senin için geldim. HDP seni kandırıp götürdü. HDP'den çocuğumu istiyorum. PKK yandaşlarına lanet olsun. Seni bırakmam, alacağım. Sonuna kadar buradayım. HDP çocuğumu versin. HDP kanımızı emmesin, yeter artık. Bizden uzak dursun, HDP'yi istemiyoruz." Oğlunu her yerde aradığını ancak hiçbir sonuç alamadığını dile getiren Güngör, evladı için oturma eylemine katılmaya karar verdiğini kaydetti. Göngör, "Burayı bilmiyordum eş dost sayesinde öğrendim. Burayı bilseydim daha önce gelirdim. Veysel gel artık, senin için yolları aşıp buralara geldim. Seni orada bırakmam, alıp eve götüreceğim." ifadelerini kullandı.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 14 15